Dün sigara almak için gittim, 20'lik bir paket aldım, patrona 50 verdim, 40'ını geri verdi, ben de bilmiyormuş gibi yaptım, cebime koyup çıktım, çok uzaklaşmadan patron bana seslendi: Sigarayı almayı unuttun! Gözlerimden duygu dolu yaşlar süzüldü, 10 lira çıkarıp patrona verdim: Bana 10 lira fazla verdin. Patron da duygu dolu gözyaşları döktü: Genç adam, sigarayı getir, sana bir paket veriyorum. Patronun yeni verdiği sigarayı içerken, o saf tadı beni bir kez daha duygulandırdı: Patron, az önceki o 50'yi getir, sana bir tane daha vereyim! Patron o 50'yi alınca bir kez daha duygulandı: Genç adam, az önce sana verdiğim parayı bana ver, ben de sana bir tane daha vereyim. Patronun yeniden verdiği parayı aldım, ben de bir kez daha duygulandım, cebimden bir cep telefonu çıkardım: Patron, telefonu geri vereyim. Patron gözleri dolu dolu, titreyerek bir cüzdan çıkardı: Genç adam, cüzdanı yine sana vereyim. O anda artık kendimi tutamadım, dizlerimin üzerine kapandım ve patronun bacaklarına sarılarak ağladım: Kardeşim, lütfen yanındaki oteldeki 304 numaralı odaya git, ilkokula giden kızını eve getir! Patron bu sözleri duyunca şaşırdı, bir iç çekti, arkasını dönüp dükkana yüksek sesle bağırdı: Kırmızı kayısı, saklanma, çık ve kocanla evine dön! Dükkanın içinden çıkan kadına şaşkınlıkla baktım, hafifçe başımı sallayarak dedim: "Kardeşim, bu ilacı sen kullan, lütfen." Verdiğim penisilin paketini alan patron, prospektüsü okuduktan sonra başını utançla eğdi ve dedi: "Boşver, bu ilaca ihtiyacım yok, ben hv virüs taşıyıcısıyım, genç adam, özür dilerim!" Kalbim aniden dondu, ama patronun samimiyeti onu daha önce hiç hissetmediğim bir sıcaklıkla doldurdu, dedim: "Kardeşim, neredeyse hayatım boyunca pişman olacağım bir şey yapacaktım! Aslında bu merhem penisilin değil, zehir!" Patron bir süre düşündü, göz kenarındaki yaş izleri henüz kurumamıştı, gözlerini kapatıp gökyüzüne derin bir iç çekti: "Genç adam, aslında benim hiç hastalığım yok, senin dürüstlüğün gerçekten insanı etkiliyor, ben gerçekten berbatım!" Umutsuzca burnumu ovuşturarak dedim: "Patron, böyle yapma, asıl ben berbatım! Aslında kızın yan odada değil, seni kandırdım!" Patron elini sallayarak dedi: "Genç, sorun yok, sorun yok, bir de bak, bu aslında senin karın değil, karın kırmızı kayısı diye anılmıyor!" Fark ettim ki, sıcak bir akım kalbimi sardı: "Haha, kardeşim, aslında o cüzdanımda hiç bir şey yok, yolda buldum!" Cüzdanı çıkarıp önünde salladım, patron: "Genç, o telefon da sadece bir model, inan bana bak!" Telefonu çıkarıp ekranının yalnızca bir renkli kağıtla kaplandığını gösterdi. Göz göze geldik, birbirimizin duygusallığı karşısında hafifçe hıçkırmaya başladık, burun tıkanıklığı ile: "Kardeşim, aslında o sana verdiğim 50 lira da sahte!" Patron hafifçe başını salladı, bir damla kristal yaş yere düştü: "Genç, sana bozuk para vermek de aslında... ah, getir, ben sana tekrar vereyim." Gözyaşlarım bir baraj gibi açıldı, bulanık retinada onun paralarla dikkatlice karıştırdığını gördüm, en sonunda dayanamayıp dedim: "Kardeşim, aslında ben hiç sigara içmem! Buraya sahte parayı harcamaya geldim!" Kardeşim omzuma vurup fısıldadı: "Genç, aslında bu da benim küçük dükkanım değil. Ben sadece bir kripto para tüccarıyım, bugün trx'i iyi gördüm."
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
2 Likes
Reward
2
2
Repost
Share
Comment
0/400
PiTrader
· 22h ago
Gerçekten bitirdim😅
View OriginalReply0
GateUser-c3483ce5
· 23h ago
trx satışı da sahte, aslında o Eter'de long açıyor 🙂
Dün sigara almak için gittim, 20'lik bir paket aldım, patrona 50 verdim, 40'ını geri verdi, ben de bilmiyormuş gibi yaptım, cebime koyup çıktım, çok uzaklaşmadan patron bana seslendi: Sigarayı almayı unuttun! Gözlerimden duygu dolu yaşlar süzüldü, 10 lira çıkarıp patrona verdim: Bana 10 lira fazla verdin. Patron da duygu dolu gözyaşları döktü: Genç adam, sigarayı getir, sana bir paket veriyorum. Patronun yeni verdiği sigarayı içerken, o saf tadı beni bir kez daha duygulandırdı: Patron, az önceki o 50'yi getir, sana bir tane daha vereyim! Patron o 50'yi alınca bir kez daha duygulandı: Genç adam, az önce sana verdiğim parayı bana ver, ben de sana bir tane daha vereyim. Patronun yeniden verdiği parayı aldım, ben de bir kez daha duygulandım, cebimden bir cep telefonu çıkardım: Patron, telefonu geri vereyim. Patron gözleri dolu dolu, titreyerek bir cüzdan çıkardı: Genç adam, cüzdanı yine sana vereyim. O anda artık kendimi tutamadım, dizlerimin üzerine kapandım ve patronun bacaklarına sarılarak ağladım: Kardeşim, lütfen yanındaki oteldeki 304 numaralı odaya git, ilkokula giden kızını eve getir! Patron bu sözleri duyunca şaşırdı, bir iç çekti, arkasını dönüp dükkana yüksek sesle bağırdı: Kırmızı kayısı, saklanma, çık ve kocanla evine dön! Dükkanın içinden çıkan kadına şaşkınlıkla baktım, hafifçe başımı sallayarak dedim: "Kardeşim, bu ilacı sen kullan, lütfen." Verdiğim penisilin paketini alan patron, prospektüsü okuduktan sonra başını utançla eğdi ve dedi: "Boşver, bu ilaca ihtiyacım yok, ben hv virüs taşıyıcısıyım, genç adam, özür dilerim!" Kalbim aniden dondu, ama patronun samimiyeti onu daha önce hiç hissetmediğim bir sıcaklıkla doldurdu, dedim: "Kardeşim, neredeyse hayatım boyunca pişman olacağım bir şey yapacaktım! Aslında bu merhem penisilin değil, zehir!" Patron bir süre düşündü, göz kenarındaki yaş izleri henüz kurumamıştı, gözlerini kapatıp gökyüzüne derin bir iç çekti: "Genç adam, aslında benim hiç hastalığım yok, senin dürüstlüğün gerçekten insanı etkiliyor, ben gerçekten berbatım!" Umutsuzca burnumu ovuşturarak dedim: "Patron, böyle yapma, asıl ben berbatım! Aslında kızın yan odada değil, seni kandırdım!" Patron elini sallayarak dedi: "Genç, sorun yok, sorun yok, bir de bak, bu aslında senin karın değil, karın kırmızı kayısı diye anılmıyor!" Fark ettim ki, sıcak bir akım kalbimi sardı: "Haha, kardeşim, aslında o cüzdanımda hiç bir şey yok, yolda buldum!" Cüzdanı çıkarıp önünde salladım, patron: "Genç, o telefon da sadece bir model, inan bana bak!" Telefonu çıkarıp ekranının yalnızca bir renkli kağıtla kaplandığını gösterdi. Göz göze geldik, birbirimizin duygusallığı karşısında hafifçe hıçkırmaya başladık, burun tıkanıklığı ile: "Kardeşim, aslında o sana verdiğim 50 lira da sahte!" Patron hafifçe başını salladı, bir damla kristal yaş yere düştü: "Genç, sana bozuk para vermek de aslında... ah, getir, ben sana tekrar vereyim." Gözyaşlarım bir baraj gibi açıldı, bulanık retinada onun paralarla dikkatlice karıştırdığını gördüm, en sonunda dayanamayıp dedim: "Kardeşim, aslında ben hiç sigara içmem! Buraya sahte parayı harcamaya geldim!" Kardeşim omzuma vurup fısıldadı: "Genç, aslında bu da benim küçük dükkanım değil. Ben sadece bir kripto para tüccarıyım, bugün trx'i iyi gördüm."