Bitcoin'in gelişim sürecine baktığımızda, insanı derin düşüncelere daldırıyor. Bir zamanlar, dünyanın %70'i Bitcoin'in Çin'in Doğu Üniversitesi'ndeki Mining Farm'dan geliyordu, orası makinelerin gürültüsüyle doluydu ve gerçek bir Dijital Para kaynağı haline geldi. Çaba ve kaynaklarımızla, küresel etkiye sahip bu finansal aracı geliştirdik.

Ancak zaman geçtikçe, bu üst düzey varlığın hâkimiyeti gizlice el değiştirdi. Artık ABD pazarı Bitcoin'in yeni sahnesi haline geldi; ETF'nin piyasaya sürülmesi, Wall Street fonlarının girişi ve Nasdaq'ın kabulü, bizim kendi ellerimizle yarattığımız bu 'hazine'nin diğer ülkelerin finansal sistemlerinin önemli bir direği haline geldiğini gösteriyor.

Bu durum, insanı düşünmeye sevk ediyor: Bizim özenle yetiştirdiğimiz 'çocuk', şimdi başkalarını 'baba' olarak kabul ediyor. Ancak kayıplara dalmak yerine, gerçeklerle yüzleşmek daha iyi.

Öncelikle, Bitcoin çoktan basit 'madencilik + elektrik tüketimi' modelinin ötesine geçti ve küresel sermaye piyasalarının önemli bir dayanağı haline geldi.

İkincisi, ABD Bitcoin alanında söz sahibi olmasına rağmen, kripto para piyasası esasen sınır tanımıyor. Yatırım yapmaya cesaret eden herkes, nereden gelirse gelsin, bu piyasada pay sahibi olma şansına sahiptir.

Bu nedenle, geçmişteki kazanç ve kayıplara takılmak yerine, geleceğe odaklanmak daha iyidir. Anahtar, piyasa ritmini doğru bir şekilde yakalayabilmekte; bu hala evrilen 'oyun' içinde kendinize bir yer kazanmakta yatıyor. Bitcoin'in hikayesi henüz sona ermedi, yeni fırsatlar açılıyor.